Birbirimizi tüketmeden üreteceğiz



Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) İnegöl Şubesi tarafından düzenlenen geleneksel 'Dost Meclisi Toplantıları'nın 2013 yılının ilk konuğu, Van 100. Yıl Üniversitesi İslam Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi Araştırmacı Yazar Adem Saraç oldu. Saraç, 'Ticari Ahlak' konulu konferansında, MÜSİAD üyelerine önemli öğütler verdi.
HZ. MUHAMMED, TİCARİ HAYATI OLAN BİR PEYGAMBERDİ
 
MÜSİAD İnegöl Şubesi Başkanı Zeki Kavas'ın selamlama konuşmasının ardından,  'Ticari Ahlak' konulu konferansına başlayan Van 100. Yıl Üniversitesi İslam Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi Araştırmacı Yazar Adem Saraç, "Ahlak normalde bir bütündür. Özü itibariyle kişinin yaratılıştan gelir. Her kul, çalıştığı alanda kendi ahlaki ilkelerini oluşturmak ve ilkeler çerçevesinde icraatta bulunmak durumundadır. Bunu yaparken elbette ki, kendi ahlak ilkelerini oluştururken diğer kurum, kuruluş ve kişileri rencide etmeyecek bir tavır sergilemeli. Kişinin hakkı, başkasına zulüm haline geldiğinde bittiği noktadır. Bu nokta da siz işin içindesiniz. Peygamberimiz, ticari hayatı olan bir peygamberdi. Makalelerde, Peygamberimizin gençliğinde çobanlığı üzerinde durulur ama yapılan incelemelerde çobanlıkla beraber ciddi anlamda ticari hayatı olduğunu görürüz. Zübeyr amcası ile beraber Yemen taraflarına ticari seferler yaptığı, kısmi nakliyecilik yaptığı ortaya çıkıyor. Başarılı bir ticari hayat içerisinde olan  Peygamberimizle ortağının arasını açmak isteyenler oldu. Başarılı olamadılar" dedi. türkçe bahis
 
'MALIM SİZİN OLSUN, DİNİM BENİM OLSUN'
 
Habbab Bin Evet'in Mekke dönemi ile alakalı hayatının tamamen çile ve işkence ile geçtiğini aktaran Saraç, "Müthiş bir manevi alışveriş yapan bir adam o manevi alışverişin getirdiği devasa mantıkla, Allah onun önünü Medine'de açar. Dükkanlar zinciri olur. Köle olmadığı halde sahipsizlikten dolayı köle muamelesi gören, İslam'a girdiğinden dolayı en çok işkence ve eziyet çeken, demirci ustasıdır. Çektiği eziyetlerle insanın mantığını durduran, nasıl bir hayat yaşamış diyebileceğiniz ama şahsiyetinden, kişiliğinden, karakterinden, inancından bir milim gerilemeyen bir büyük şahsiyettir. Sahiplenen kişiliği olmadığından, müşterilerin büyük çoğunluğu veresiye alır bundan. O zamanın kötüsü Asbin Vahir, Habbab'dan veresiye alıp, ödeme yapmazdı. Amacı gücünün azalmasını sağlamaktı. Fakat başarılı olamadı. Malını almak istediler. Habbab Bin Evet, 'Malım sizin olsun, dinim benim olsun' diyerek, Kuba'ya giden Resulullaha yetişecektir" diye konuştu.
 
MEDİNE'NİN TÜM TİCARETİ HABBAB'IN ELİNE GEÇİYOR
 
Medine'de ticaretin Yahudi elinde olduğunun altını çizen Saraç, "O günkü Medine nüfusu ortalama 10 bin civarındadır. 3 büyük Yahudi kabilesi var. Peygamberimizin Medine'deki hicretinde ilk icraatı Müslüman halkın nüfus sayımıdır. Sayımda, kadınlardan bebeklere kadar Müslüman nüfus bin 500 çıkar. 10 bin civarındaki Medine'de, çoğunluk Yahudi ve müşrik, azınlık Hıristiyan, en az ise Müslümanlar. Yahudi halkı, Müşrik ve Hıristiyan halkın toplamından fazla. Ve Yahudiler Medine'nin ticaretinin de çoğunluğunu teşkil eder. Habbab Bin Evet, bir sene içerisinde bir yandan çırak yetiştirdi, bir sene içerisinde Yahudi'nin ürettiği maldan daha ucuza bir mal üretir. Yahudilerin milliyetçiliği vardır. Ve onlar asla Yahudi olmayandan alışveriş yapmazlar. Fiyat farkı nedeniyle Yahudiler bile Habbab'dan mal almaya başlarlar. 5 sene içerisinde Medine'nin tüm ticareti Habbab'ın eline geçiyor. Yeni dükkan açtığı bu üç kişiye bazı uyarılarda da bulunuyor. Sakın rekabete girmeyin, birbirinizi çökertmeyin ve birbirinizin çıraklarını yürütmeyin. Biriniz yolda kaldı mı, hemen destek çıkacaksınız. Ben ölünceye kadar sizin de bir dükkân açmanızı istiyorum. Para hırsınız olmayacak, ibadet aşkıyla yapacaksınız bu işi" şeklinde konuştu.
 
ADAMLAR BULUYOR, BİZ AYET GÖSTERİYORUZ
 
Saraç konuşmasını şöyle sürdürdü; "Cebelitarık boğazında tuzlu ve tatlı suyun birbirine karışmadığı bulunduğunda bizimkiler hemen çıkıp 'Kuran’da yazıyor' dediler. Madem ayet vardı, biz niye bulamadık. Adamlar buluyor biz ayet gösteriyoruz. İstanbul yangınlarını bilirsiniz. Bu yangınlarda kütüphaneler yakılmıştır. Sadece kütüphaneler değil, bir medeniyet yakılmıştır. Bosna kıyımında dünyanın ikinci el yazması kütüphanesi yakıldı. Şuan kullandığımız hiçbir şey bizim üretimimiz değildir. Boş konuşmakla olmuyor bu işler. Üreteceğiz. Ama birbirimizi tüketmeden üreteceğiz. Kayseri’de bir işadamı çökmüş, diğer iş adamları bir araya gelerek ona yüklü miktarda borç vererek ayağa kaldırmışlar. Ödeme konusunda da kara gün geçinceye kadar ucu açık süre vermişler. Neden böyle yaptıklarını sorduğumuzda, aldığımız cevap manidardı, ‘eğer bugün birimizin batışına izin verirsek, çöküş başlar’. İşte Ahi teşkilatı budur" ifadelerini kullandı.
 
BRANŞLAŞIN
 
Antalya’da da benzer bir durumun yaşandığını söyleyen saraç, "Büyük bir yangında işadamı bütün fabrikasını kaybetmiş. İşyeri sahibi işçileri mağdur etmemek ve maaşlarını ödemek için malını mülkünü satmış. İşçilerde bu durum karşısında maaşları kadar sağdan soldan borç bularak, işyeri sahibine para vererek işyerini yeniden ayağa kaldırmasını istemişler. Sarılıp ağlaşmışlar. Sizler benim 'işçim değil, ortağımızsınız' demiş. Bu olay Türkiye’de oluyor. Bunları yaşıyoruz hala. Netice nedir? İnsanlar manevi bir eğitim aldıysa, bu işler sadece kuru nasihatle bitmiyor. Habbab’ın da yaptığı buydu. Son olarak bugünkü anlamda söyleyecek olursak, branşlaşın" dedi.

Haber okunma sayısı: 46040

Haberin etiketleri:

dfgdfgdfg

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.




BURSA
  • DOLAR
    TL
  • EURO
    TL
  • BİST
  • ALTIN
    TL
  • Listelenecek kayıt bulunamadı

  • Listelenecek kayıt bulunamadı

  • Listelenecek kayıt bulunamadı